“Merkantilizm nedir?” sorusunu detaylı bir şekilde cevaplamadan önce, ülkelerin ekonomilerini güçlendirmelerini amacıyla, ülke içi üretimi arttırarak dışa bağımlılığı azaltmayı hedefleyen bir yaklaşım olan merkantilizmin, âdeta dünyadaki tüm dengelerin değişmesine sebep olduğunu söylemekte fayda var.
Avrupa’nın büyük kısmını etkisi altına alan merkantilist politikalar sonucunda yaşanan değişimler, bugün yaşadığımız dünyanın temellerini attı. Öyleyse merkantilist yaklaşıma yönelik detayları incelemeye başlayalım.
Merkantilizmin detaylarına girmeden önce merkantilizmin nasıl ortaya çıktığını konuşalım.
Kaynaklara göre Orta Çağ’ın sonlarına gelindiğinde özellikle Batı Avrupa’da birçok değişim ve gelişimin yaşandığı görülmekteydi. Yaşanan gelişmeler karşısında kilise ve feodal düzenin gücü gitgide azalmaya başlamış ve bu sayede toplumda ideolojik değişimler görülmeye başlamıştı.
Devlet ve din işlerinin birbirinden ayrı olması görüşünden hareketle, bunu başarmak için devletin güçlü bir ekonomisi olması gerektiği görüşü yaygınlaşıyordu.
Artan deniz ticareti kolonileşmenin önünü açmış bu sayede sömürgeleşme de güç ve zenginliğin bir simgesi hâline gelmişti. Kapitalist sistemin temeli olarak görülen merkantilizm de yaşanan ideolojik değişimlerin sonucunda ortaya çıkmıştı.
Merkantilizmin ortaya çıkmasına sebep olan gelişmeleri şu şekilde özetleyebiliriz:
- Haçlı seferleri ve Norman istilalarıyla Avrupa’da siyasi yapının değişmesi
- Pusulanın keşfi ve haritanın kullanımı gibi büyük buluşların yapılması
- Ticaret yollarının değişmesi
- Para kullanımının yaygınlaşması
- Matbaanın keşfi ve diğer teknik gelişmeler
- Rönesans ve Reformasyon hareketleri sonucunda ideolojik yapının değişmesi
Tüm dünyanın dengesini değiştiren merkantilizm tam olarak nedir?
Merkantilizm, 1500 ila 1700’lü yılları içine alan dönemde uygulanan bir ekonomi politikasıdır.
Kaynaklara göre merkantilizm terimi ilk olarak Le Marquis de Mirabeau tarafından kullanılmış olsa da Adam Smith’in o dönemde uygulanan sistemi “merkantil sistem” olarak adlandırmasıyla popüler olmuştur.
Merkantilizme dair ilk yazılı kaynağın, Antonio Serra tarafından 1613 yılında yazılan “Maden Kaynağına Sahip Olmayan Ülkelerde Altın ve Gümüşü Bollaştıran Nedenler Üzerine Kısa Bir İnceleme” isimli broşür olduğu söylenmektedir.
Çok uzun bir süre Avrupa’yı etkisi altına alan merkantilist düşünce, aslında kapitalizmin temelini atarak tüm dünyayı kalıcı bir biçimde değiştirmeyi başarmış bir ekonomik düşünce olarak öne çıkmaktadır.
Peki merkantilizm tam olarak neyi savunur? Merkantilistlerin temel amacını anlayalım ve bu düşüncenin derinliklerine inelim.
Merkantilizmin odak noktasında ekonomilerin “sıfır toplam” ekonomi olması gerektiği vardır. Yani bir ülkenin zengin olması, diğer ülkenin mevcut zenginlikten daha az pay almasıyla gerçekleşebilirdi. Başka bir deyişle; bir kişinin ya da ülkenin kazancı, diğerinin kaybıyla mümkün olabilirdi.
Üretim sistemlerinin henüz gelişmediği o dönemlerde, zenginlik bir ülkenin sahip olduğu altın ve gümüş miktarıyla ölçülüyordu. Yani bir ülke ne kadar değerli madene sahipse o kadar zengin kabul ediliyordu. Ayrıca merkantilist yaklaşıma göre bir ülkenin zenginleşmesi ve siyasal açıdan güçlenebilmesi dış ticaret fazlası (ihracatın ithalattan küçük olması durumu) vermesine bağlıydı.
Bu sebeple ülkeler, bu değerli madenleri elde etmek için sömürgecilik, korsanlık ve savaşla maliyet avantajı yaratarak bu değerli madenlere ulaşmaya ve var olanı korumaya çalışmaktaydı. Ellerindeki altın ve gümüş rezervlerini korumak istemeleri sebebiyle de ihracatı ithalattan fazla tutmaya çalışıyorlardı.
Özetlemek gerekirse merkantilist ekonominin amacı, düzenli olarak dış ticaret fazlası vermek amacıyla, ülkenin sahip olduğu değerli maden rezervlerini arttırırken ülkeden çıkacak değerli maden miktarını azaltmaktır diyebiliriz.
Merkantilist yaklaşım, bu amaçlara belli başlı ilkeler çerçevesinde ulaşmayı hedefler. Merkantilizmin temel ilkelerini dört ana başlıkta ele almak mümkün. Bunlar:
- Millîlik
- Müdahalecilik
- Metalist bir para sisteminin izlenmesi
- Kolonyolistlik
Merkantilizmin temel ilkelerini basitçe açıklamak gerekirse;
Millî çıkarlarını ve zenginliğini korumak isteyen ülkeler güçlü bir ordu ve fazla bir nüfusa sahip olmalıydı. Merkantilizmde millîlik ilkesinin temelinde nüfus fazlalığının olmasının temel nedeni, fazla nüfusun hem askerî hem de ticari faaliyetlerde avantaj sağlaması olarak öne çıkıyor.
Merkantilist yaklaşımda güçlü bir ülke olmanın güçlü bir iktidar tarafından sağlanacağı görüşü yaygın olduğundan dolayı, müdahalecilik ilkesi merkantilizmin temel ilkelerinden biri oldu.
Üçüncü ilke olan metalist para sistemiyse bir ülkenin zenginliğinin, sahip olduğu değerli metallerin miktarı ile ölçülmesi sonucunda ortaya çıktı.
Bu durum da bizi, son ilke olan kolonyolistlik ilkesine götürüyor. Ülkeler sahip oldukları altın ve gümüş miktarını arttırmak amacıyla kolonileşmeye başladı ve bu zamanla sömürgeciliğe dönüştü.
Kısacası merkantilizm; ülke içinde müdahaleci, ülke dışındaysa korumacı bir yaklaşım sergileyerek zenginleşmeyi amaçlar.
Peki hangi ülkeler, merkantilizmi ne şekilde uyguladı? O dönemde yapılan merkantilist uygulamalar nasıldı?
Merkantilist politikaların görüldüğü ülkeleri şu şekilde özetleyebiliriz:
- İtalya
- Portekiz
- İspanya
- Hollanda
- Fransa
- Almanya
- Avusturya
- İngiltere
Bahsi geçen her ülke merkantilist yaklaşımı farklı bir biçimde ele almıştır. Örneğin, Fransa’nın uyguladığı merkantilizme sanayi merkantilizmi ya da “Colbertizm” denirken, Almanya’daki merkantilizm “Kameralizm” olarak adlandırılmıştır.
Devletlere göre değişen farklı merkantilist sistemleri dört kategoride ele almak mümkündür.
- Hollanda ve İngiliz ekolü serbest ticarete
- Fransız ekolü devlet eliyle sanayileşmeye
- Alman ekolü devlet maliyesi konularına
- İspanyol ve İtalyan ekolleriyse ülkeye doğrudan değerli maden girişini teşvik etmeye odaklanmıştır.
Merkantilizmin önemli temsilcileri kimlerdir?
16. yy. ila 18. yy. arasındaki uzun süreçte, merkantilist düşünceye sahip birçok düşünür tarihte yer bulmuştur. Bu düşünürlerden en çok öne çıkanları:
- Jean Bodin
- John Hales
- Thomas Miles
- Gerard de Malynes
- Edward Misselden
- Thomas Mun
- J. Baptiste Colbert
- William Petty
Yukarıda bahsetmiş olduğumuz düşünürler, İngiliz merkantilizmi ve Fransız merkantilizmi vb. gibi farklı merkantilizm ekollerine düşünceleriyle katkı sağlamışlardır.
Peki merkantilizm sonucunda neler yaşandı? Merkantilizmin sonuçlarını inceleyelim.
Merkantilist yaklaşımın özellikle Batı Avrupa’da kendini göstermesinin ardından, bu yaklaşımın etkileri tüm dünyaya yayıldı.
Avrupa ülkeleri merkantilizmi benimseyerek, üretim ve ticarete odaklanmış, bunun yanında kolonileşmeleri de hem ticari hem de coğrafi olarak güçlenmelerine sebep olmuştur. Bu ülkelerin haritadan pay alma savaşı sömürgeciliğin ve köleliğin meşrulaştırmasına sebep olmuştur.
Peki merkantilizmin Osmanlı Devleti üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
Kaynaklara göre Osmanlı’nın Avrupa’nın tam tersi bir ekonomi politikası izlemesi, Osmanlı Devleti’ni dezavantajlı durumda bıraktı.
Avrupa’da merkantilizmin hız kazanması, o ülkelerin zenginleşmesine ve dolayısıyla talebin de artmasına sebep olmuştu. Bu sebeple de ihracatlarını arttırırken ithalatlarını azaltmayı amaçlayan Avrupa ülkeleri, ancak gerekli talebi karşılayamadıklarında Osmanlıdan ucuz ham madde almayı tercih etmiş, aldıkları ham maddeleri de işleyerek ürettikleri ürünleri çok daha pahalıya Osmanlı Devleti’ne satmıştır.
Bu sebeple Osmanlı Devleti’nde hem mal darlığı başlamış hem de fiyatlar arıtmıştır. Bu durumun, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin ekonomik yapısının bozulmasının temel sebeplerinden olduğu söylenmektedir.
Merkantilizm nasıl ortadan kalktı?
1750’li yıllara gelindiğinde merkantilist ekonomik düşünce yavaş yavaş gücünü kaybetmeye başladı. O dönem, özellikle dış ticaretin ön plana geçerek tarımı ikinci planda bırakması sebebiyle daha özgürlükçü düşünceler gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.
Ve bu sebeple temelleri Adam Smith’in 1776 yılında kaleme aldığı “Ulusların Zenginliği” kitabıyla atılmış, temel mottosu da “Bırakınız yapsınlar- bırakınız geçsinler.” (laises faire- laises passer) olan klasik iktisadi düşünce akımı gelişmeye başladı.
1789 yılında yaşanan Fransız İhtilali ile de feodal yapının kalan izleri iyice temizlenerek, zaten temelleri atılmaya başlamış olan kapitalizmin yerleşmesi sağlandı.
Sonuç olarak, bu içeriğimizde merkantilizm kavramı, merkantilizmin temsilcileri, merkantilizmin nedenleri ve sonuçları gibi birçok başlığı sizlere olabildiğince yalın ve net bir şekilde aktarmaya çalıştık. Bu içeriğin, günümüzdeki ekonomik yaklaşımın temellerini attığı düşünüldüğünde, tarihte oldukça büyük öneme sahip olan merkantilizmi temel yönleriyle anlamak için bir rehber niteliğinde olmasını umuyoruz.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: